AKUT Operasyon ve Acil Durum Yöneticisi Serhat Akbel, deprem anında yapılması gerekenleri ve afetin gerçeklerini anlattı.
Dünya Gazetesi’nden Başak Nur Gökçam’a konuşan AKUT Operasyon ve Acil Durum Yöneticisi Serhat Akbel, Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremlerin ardından gördük ki kurumlar arası yaşanan koordine eksikliği, büyük sıkıntılara neden oldu. 6 Şubat depremleri sonrasında zorlandıklarını belirten Akbel, AKUT olarak tüm gönüllüler ve malzemelerle depremin ilk saatlerinde bölgede çalışmalara başladıklarını söyledi.
Zorlanmalarının sebebini yaşanan depremlerin etki alanının geniş olmasının yanı sıra hava koşulları, ulaşım ve bölge güvenliğinde yaşanan aksaklıklar kaynaklı olduğunu belirten Akbel, “İlk gün saat 11 civarında enkazdan çıkardığımız ilk canlı kazazede, ardından farklı ekiplerden sahaya dahil olan gönüllülerimizle toplamda sahada görev alan 800’ün üzerinde gönüllü ile her daim canlı kurtarmaya devam ettik.
Süreç boyunca çalışmalarımız Adıyaman, Kahramanmaraş, Gaziantep, Malatya, Hatay (İskenderun, Antakya), Osmaniye ve Adana’da yoğunlaştı ve 226 canlı kazazedenin, 12 hayvanın ve hayatını kaybeden 248 kişinin enkazlardan tahliyesini gerçekleştirdik” dedi.
Akbel, “Her fırsatta vurguladığımız gibi, yapı stoklarımızı depreme dayanıklı hale getirmezsek ve ulusal strateji olarak, “kriz yönetimi” olgusundan; “zarar azaltma”, “hazırlık” ve “tahmin ve erken uyarı” süreçlerinden oluşan “risk yönetimi” olgusuna geçemezsek, “ulusal afet kültürü”nü oluşturamazsak, dünyanın tüm arama kurtarma ekiplerini bir araya getirsek bile kayıpları azaltmanız çok zor” diyerek, AKUT olarak her zaman olduğu gibi afet bilinçlendirme ve depreme hazırlık konularında toplumu bilgilendirmeye devam edeceklerinin de vurgusunu yaptı.
‘’Eğitim Almak Tek Başına Yeterli Değil’’
Sadece arama kurtarma eğitimi almış olmanın afet sonrası durumda yardım edebilmek için tek başına yeterli olmadığının altını çizen Akbel, “Bu işin tecrübe ve psikolojik yeterlilik kısmı da çok önemlidir. Arama kurtarma işi, gönüllü insanların yaptığı profesyonel bir iştir; bunu asla unutmamak lazım. Bir arama kurtarma uzmanının profesyonel eğitimi ve sertifikasyon süreci yaklaşık iki yıl sürmektedir.
Ve aynı zamanda, az önce söylediğim gibi “yapı sağlamlığı” ya da “kentsel dönüşüm” sorunumuzu çözmediğimiz sürece hiçbir şey yeterli olmayacaktır” dedi. Böylesi afetlerde yüzeye yakın ilk kurtarmaların genellikle çevre halkı tarafından gerçekleştirildiğini ekleyen Akbel, “Bu istatistiksel olarak yüzde 97’lik bir orana sahiptir. Yani geriye biz profesyonellere kalan oran ise yüzde 3’lük bir orandır.
Bu araştırmalar gösteriyor ki tüm vatandaşlarımızın arama kurtarma konusunda bilinçli olması, farkındalıklarının artması, mahalle örgütlenmelerine katılmaları ve aynı zamanda ilk yardım eğitimi alması çok önemli” diye konuştu. AKUT olarak gerek bilinçlendirme projeleri gerekse seminerler ile toplumu bilinçlendirmeye devam etiklerini ekleyen Akbel, “Gönüllülerimizle yaptığımız eğitim çalışmalarımız ile olası afetlere anında müdahale edebilmek adına ekiplerimizi hazır tutuyoruz.
Deprem dahil doğal afetler ve büyük kazalarda, tamamen gönüllü olarak, amatör bir çalışma ve profesyonel bir yaklaşım ile, başı dertte olan kişilere en kısa sürede ulaşmak, yardım için gereken uygun koşulları yaratmak, doğru arama ve kurtarma çalışması yaparak, kazazedelere temel ilkyardım desteğini sağladıktan sonra emniyetli ortam koşullarına nakillerini sağlamak, bu tür olaylarda can kaybını en aza indirmek ve arama kurtarma konularında toplumu bilgilendirmek derneğimizin temel amacı” dedi.
‘’Ulusal Afet Kültürüne Geçmemiz Gerek’’
Afetler konusunda ulusal strateji olarak “ulusal afet kültürü” ve “risk yönetimine” bir an önce geçilmesi gerektiğini de belirten Akbel, “Tüm kurumların, bizim gibi eğitim veren kuruluşlardan afet eğitimleri almaları “ulusal afet kültürü” için önemli.
Bireysel olarak mahalle örgütlenmelerine dahil olmalı, aile içerisinde kendi planlamamızı hazırlamalı, bir afet anında kim nereye gidecek, örneğin okulda bir çocuğunuz varsa onu almaya gidecek kişinin belirlenmesi, sonraki buluşma noktası, şehir dışında belirlenecek bir irtibat kişisi üzerinden iletişimin sağlanması, yaşayabileceğimiz kaos ortamında bizlere destek olacak önlemler arasında yer alır” dedi.
Sarsıntı başlangıcında bulunduğunuz yerde, ağırlık merkezi yere yakın olan, yani yüksekliği bel hizamızda veya bel hizamızın altında olan, (örnek vermek gerekirse, yatak odasında yatağımızın bazasının yanı, salonda koltukların yanı, bir sandık ya da içi kitap dolu bir koli yanı vs.) gibi sabitlemesi yapılmış veya taban oturumu geniş eşyaların yanında yat-korun-tutun yani cenin pozisyonu ile depremin yarattığı sarsıntının tamamen geçmesini beklemeliyiz. Bu noktada buzdolabı, çamaşır ya da bulaşık makinesi gibi eşyalar, ezilmeye dayanıklı malzemeler olmadıkları için çevreleri çok güvenli olmayabilir.
Depremde binanın hangi şekilde yıkılacağı bilinmeyeceği için önceden belirlenen bir alanda yaşam üçgeni oluşturacak şekilde alınan pozisyon ile hayatta kalınabileceğinin söylenmesinin gerçekçi olmadığını belirten Akbel, “Yıkılan bina, kolon ya da beton parçaları bu eşyaya düşerek darbeyi azalttı ve üzerinize denk gelmedi, size de altında yaşam üçgeni denilen alanı oluşturdu. İlk koşul binanızın yıkılmaması olmalı. Yıkılması halinde sonrası maalesef şansa kalmış diyerek bir hamlede yanına ulaşılabilecek, yıkılma, ezilme riski en düşük olan objenin yanına yatılması gerektiğini ekledi.
‘’Deprem Anında Yapmamız Gereken Şey Sakin Kalmak’’
Deprem sırasında genellikle okul, iş yeri ve ev üçlüsünde olunduğunu belirten AKUT Operasyon ve Acil Durum Yöneticisi Serhat Akbel, “Sarsıntıyı hissettiğiniz anda bulunduğunuz yerde; yatak-koltuk-masa hangi alanda iseniz yanına, ağırlık merkezi yere yakın alan bir eşyanın yanına mümkün olduğunca hedef küçülterek en ideali cenin pozisyonunda beklemektir.
10 ila 15 saniyede binadan çıkabilirsiniz diye söylemlerin olduğunu da duyuyoruz ancak binanın nasıl, ne zaman yıkılacağını bilemezsiniz. Bir bina durumuna göre 3 saniyede de yıkılabilir” dedi.
Depremin hep gece olacağının düşünüldüğünü fakat gün içinde de yakalanmanın mümkün olduğuna özellikle dikkat çeken Akbel şu önerilerde bulundu:
“Eğer kapalı bir alanda yakalanırsak; binaların merdivenler, merdiven boşlukları ve balkonlar gibi kırılgan alanlarından uzak durmalıyız.
Ayrıca banyo ve mutfak bölümleri, cam materyalden oluşan fayans ve benzeri malzemeleri içerdiğinden, bu malzemelerin kırılma, çatlama, sıkışma sonucu patlama riskleri yüksektir. Eşyalarınızı sabitlemeli, perdelerinizi olası cam kırıkları için kapalı tutmalı, çok büyük camlı yeni binalarda ise filmle kaplamak zararları azaltacak önlemler arasındadır. Mutfak dolaplarında cam eşyaların düşüp kırılmaması, bize zarar vermemesi için kolay temin edebileceğiniz aparatlarla kilitlenmesi deprem anında fayda sağlayacaktır.”