Türk inşaat sektörünün eski Sovyet coğrafyasında 30’uncu yılı geride bıraktığı bir dönemde, şirketlerimiz iz bırakacak eserler bırakmaya devam ediyor. Bunların önde gelenlerinden birinin şantiyesini, hafta başında Moskova Belediye Başkanı Sergey Sobyanin bizzat ziyaret etti, denetledi ve inşaatın yıl sonuna kadar tamamlanacağına dair söz alıp, takdir ve tebriklerini, projede emeği geçen herkese iletti…
Bugün bu projeden ve imza atan Türklerden bahsedeceğiz: Moskova’nın Nagatinskaya semtinde, uzaktan bakıldığında Disneyland’ın meşhur şatosunu andıran bir yapı yükseliyor. 56 hektarı bulan devasa şantiyede hummalı bir çalışma var. Başkentin bu “mega projesi”ni vaat edilen tarihe, yıl sonuna yetiştirebilmek için çift vardiya, geceli gündüzlü çalışılıyor. Rus medyasına yansıdığına göre, “Ostrov Meçtı” (Hayal Adası) adlı eğlence ve alışveriş merkezi için Rusyalı yatırımcısı toplamda 1,5 milyar dolarlık yatırım öngörülüyor. Rusya’ya damgasını vuran pek çok önemli projede olduğu gibi, bunun arkasında da yine Türk inşaatçıların altın teri ve emeği var…
2015’te başlayan “Ostrov Meçtı” projesinin ana müteahhidi Rönesans İnşaat. 3 bin 500’e yakın işçinin çalıştığı şantiye şu günlerde bir arı kovanını andırıyor. Bir yandan inşaat soluksuz sürüyor, diğer yandan tema parkının oyun araçlarının montajı hızla sürüyor. Şehrin hızla gelişen bu bölgesinde, ülkenin Batılı örneklerle yarışacak, en büyük ve ilk kapalı tema parkı yükseliyor.
Proje, Rönesans’ın pek çok şantiyesinde olduğu gibi gençlere emanet. Proje koordinatörü Mustafa Küçükyılmaz 38 yaşında. ODTÜ İnşaat mezunu. 2006’dan beri Rusya’da. Yardımcısı, proje müdürü Burak Börü ise 35’inde. O da ODTÜ İnşaat’ta. 2007’den beri bu coğrafyada. Küçükyılmaz ve Börü ile birlikte bu devasa projenin yükünü çeken ekibin üyeleri hep genç isimler. Zor bir projede çok yorulduklarını ama “bir eşi olmayan, referans bir işe imza attıklarını ve her gün mesleki anlamda yeni şeyler öğrenip kendilerini de geliştirdiklerini” söylüyorlar.
“Ostrov Meçtı” projesinde, yüksekliği 40 metreye, açıklığı 65 metreye ulaşan cam tavanın altında, birkaç katlı apartman binalarının bulunduğu sokaklar, İngiltere’den Italya’ya tematik cepheleriyle Las Vegas havası veren alışveriş mekanları var. Devamında tamamen kapalı bir alanın içinde, bu projeye sık sık “Rusya’nın Disneyland’ı” yakıştırması yapan tema parkı, devasa oyun alanları yer alıyor. Yani koca bir şehir, Moskova’nın sert iklimi yüzünden tamamen kapalı bir alana yapılmış.
Projeyi Rus basınında sık sık haber konusu yapan ise, eşsiz cam kubbesi. Bu kubbe çözümleriyle proje hem estetik güzellik bulmuş, hem de gün ışığını içeri sokmuş. Uzmanların “mühendislik harikası” olarak niteledikleri, Rusya’nın en büyük cam kubbesi böylece yapılmış. Böylece Moskova’nın iklim koşulları dikkate alınarak, her türlü yağış ve rüzgara dayanıklı, içeriyi kışın sıcak, yazın serin tutulabilecek bir alan yaratılmış.
Ana müteahhit Rönesans İnşaat’ın proje koordinatörü Mustafa Küçükyılmaz, “Böylesine zorlu projeler, ana müteahhidinden taşeron şirketlere kadar, herkesin bir ekip ruhuyla beraber çalışmasıyla başarılı olabilir. Rönesans olarak bu projemizde Metal Yapı’dan Mimsa’ya kadar pek çok Türk şirketimizle çalıştık ve Rusya’da kalıcı bir eser daha bırakmak için çabalıyoruz” diyor.
Küçükyılmaz’a göre pek çok rekor kırılan projenin en önemli zorluklarından biri “tekrar eden iş olmaması”, hemen her kısmının ayrı ve orijinal proje gerektirmesi. Bir yanda tarihi sokak görüntüsü içinde her biri farklı apartman görüntüsünde binalar, öbür yanda cam kubbeler, ilerisinde tema parkı… 300 bin m2 toplam kapalı alana sahip, 140 bin m2 alana oturan projede 30 bin m2’lik kısım cam kubbelerin altında. Yıllık 6,5 milyon ziyaretçi hedefleyen büyük bir proje söz konusu. Alışveriş alanlarının dışında 17 sinema salonu, 3 bin 800 kişilik konser salonu var. Ayrıca 3 bin 270 araçlık park yeri bulunuyor.
Projede ilk etap yıl sonunda tamamlanacak ve karuseller dönmeye başlayacak. Moskova’da çocuklar için eğlencenin, büyükler için alışverişin yeni adreslerinden biri “Ostrov Meçtı” olacak. Biz Türkler için de önünden her geçtiğimizde, “Bunu da bizimkiler yaptı” diye gururlanacağımız bir eser daha tamamlanmış olacak.