Farklı ölçek ve fonksiyonlardaki ses getiren yapıların mimari ve iç mimari tasarım ve uygulama projelerine imza atan Mimar Beysun Mert, Çevre Haftası dolayısıyla yaptığı açıklamada sürdürülebilirliğin ve yeşil mimarinin yapı sektöründeki önemine vurgu yaptı.
Konut, ofis ve endüstri yapıları gibi farklı fonksiyonlardaki mimari ve iç mimari projelerin yanı sıra, restorasyon ve rekonstrüksiyon alanlarındaki tasarımları ile de öne çıkan Beysun Mert Mimarlık Hizmetleri’nden Beysun Mert, Çevre Haftası kapsamında yaptığı açıklamada çevreci tasarım ve yeşil mimaride yol alınabilmesi için öncelikle kural koyucu konumdaki merkezi yönetimlerin bu konudaki yaklaşımlarını değiştirmeleri ve sürdürülebilirlik standartlarını bu doğrultuda koymaları gerektiğini belirtti.
İklim krizinin son yıllarda çok şiddetlenerek kendini göstermesiyle dünyanın buna karşı alması gereken önlemler konusunda uluslararası iklim sözleşmelerinde olumlu gelişmeler yaşandığını dile getiren Mimar Beysun Mert, son Glasgow toplantısında ülkelerin iklim değişikliğine karşı alınacak bir dizi önlemi içeren bir anlaşma imzaladıklarını da aktararak kömürün aşamalı olarak azaltılması, emisyon azaltma planlarının düzenli olarak gözden geçirilmesi ve gelişmekte olan ülkelere daha fazla finansal destek gibi önemli kararlar alındığını vurguladı.
Dünyada kendi politikaları bunu gerektirdiği için yeşil yenilemeye yönelen kamu kurum ve kuruluşlarının büyük bir dilim oluşturduğunun altını çizen Mimar Beysun Mert nüfusunun neredeyse yüzde 80’i kentlerde yaşayan Avrupa’da 2010 yılından beri “yeşil kentler” çabasını teşvik etmek üzere konan Avrupa Yeşil Başkenti Ödülü ile belediyelerin strateji ve eylem planlarını 12 adet göstergeye göre tanımladıklarını dile getiriyor: “Bu göstergeler ‘küresel iklim değişimine yapılan yerel etki, yerel ulaşım, kentsel yeşil alanlar, sürdürülebilir arazi kullanımı, doğa ve biyoçeşitlilik, hava kalitesi, gürültü kirliliği, atık üretimi ve yönetimi, su tüketimi, atık su arıtma, belediyenin çevre yönetimi, uygulama ve deneyiminin paylaşımına yönelik program’ olarak sıralanıyor.’’ Finalist kentlerin bu kriterlere göre değerlendirilmesi sonucu Stockholm’ün 2010 yılında ilk yeşil başkent seçildiğini sözlerine ekleyen Mimar Beysun Mert, Stockholm’ün 1970’ten beri sürdürdüğü ve yeşil başkent olmasını sağlayan politikaların diğer şehirlerin de belediyecilik anlayışlarına yerleşmiş olduğunu vurguluyor.
Sürdürülebilir ve yeşil mimaride ikinci büyük dilimi ise Fortuna 500 içerisindeki kurumsal sürdürülebilirlik raporları olan çok uluslu kurumların oluşturduğunu aktaran mimar, bu kurumların etaplar halinde Yeşil Yenileme Uygulaması’na geçtiklerini sözlerine ekliyor: ‘’Yeşil Yenileme var olan bir binada tümüyle ya da kısmen enerji verimliliğini ya da çevresel performansı arttıran her türlü yenilemedir. Enerji tüketimi, su kullanımının azaltılması, gürültünün azaltılması ve benzeri faktörler bu yenilemeler arasında yer alır. Var olan yapılarda Yeşil Yenileme’nin ve yeni yapılacak yapılarda sürdürülebilir yeşil mimari uygulamasının yapı sektöründe köklü değişikliklere neden olacağına inanıyorum.’’
Binalarda uygulanan Yeşil Bina Sertifikası uygulamasının da son yıllarda farkındalığı artan bilinçli tüketici açısından, önem kazanmaya başladığını aktaran Mimar Beysun Mert, yeşil bina sertifikasyon sürecinde projenin, sürdürülebilir arazi, su verimliliği, enerji ve atmosfer, malzeme ve kaynaklar, iç mekan yaşam kalitesi gibi başlıklar altında değerlendirilerek sertifikalandırıldığını dile getiriyor ve ekliyor: “Sürdürülebilir ve yeşil mimari için çalışmalara tasarım sürecinden başlanması ve çevre dostu tasarımların, proje yönetim süreciyle sürdürülüp sonlandırılması gerekiyor. Sürdürülebilir ve yeşil mimari, hayatın dayatması ve bilinçlenme ile birlikte yapı sektöründeki standart ve tercihleri değiştirecek.”