Hacettepe Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü, 6 Şubat tarihinde meydana gelen depremlerden etkilenen illerde inceleme yaptı. Raporda, dikkat çekici açıklamalar yer aldı.
Toplam 170 sayfalık rapor sunan Hacettepe Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü, bölgedeki yapı stoku ile zemine ilişkin sorunları gözler önüne serdi.
Raporun Hatay ili ile ilgili bölümünde, “Enkazda yapılan incelemelerde binaların el ile ufalanabilecek kadar düşük kalitede beton dayanımına sahip oldukları, düz donatıların sıyrıldıkları ve yetersiz sıklıkta ve çapta kullanılan etriyeler arasında burkuldukları gözlenmiştir. Ayrıca yıkılan binaların çevresinde benzer yapısal özelliklerdeki binaların kimi zaman yapısal hasarsız olarak depremi atlatabildikleri görülmüştür. Bunun temel sebepleri arasında görece olarak az hasar almış binalarda, yapısal kusurların azlığı, işçilik ve yapım kalitesinin daha iyi olması, tasarım gerekliliklerinin daha fazlasının yapısal sisteme eklenmiş olması sıralanabilmektedir.” ifadelerine yer verildi.
Türkiye’de binaların zemin katlarının dükkân, restoran gibi geniş pencere açıklıklarına sahip mekanlara ayrıldığına dikkat çekilen raporda, “Bu mekanlarda kolon, perde ve bölme duvar gibi elemanların miktarı üst katlara oranla az olmaktadır. Bu sebeple yapıda zayıf bir kat oluştuğu, bu katın üzerine gelen yatay yük talebini karşılayamadığı ve yıkıldığı görülmektedir. Zemin katın yıkılması sonucu yapılarda bütüncül veya bölgesel çökmeler gözlemlenmektedir.” denildi.
Raporun Adıyaman ile ilgili bölümünde ise yıkılan binaların büyük bölümünün 1999 öncesi yapılan eski yapı olduğu belirtildi. Normal betonarme binalarda ‘zayıf kiriş-güçlü kolon’ tasarımının önemine dikkat çekilen raporda, “Burada kolon, kiriş ve döşeme betonlarının beraber döküldüğünü düşünecek olursak, kiriş güçlü olduğu eksende döşemeyi de güçlendirmektedir. Üstelik bazı büyük döşeme açıklıklarını geçmek için döşeme ve kiriş derinlikleri artırılmaktadır. Bu şekilde ‘güçlü kiriş-zayıf kolon’ sorunu ortaya çıkmaktadır. Kahramanmaraş merkezli bu depremlerde, bu durumun yıkıcı bir sorun olduğu gözlenmiştir.” açıklaması yapıldı.
Raporun öneriler bölümünde yapı denetim sistemine yeni bir bakış açısı getirilmesi gerektiğine dikkat çekilerek, yapı denetim sisteminde her bina için bir dokümantasyon tutulması ve bu dokümantasyonda bina inşaatının her aşamasındaki ilerlemenin fotoğraf ve videolarla belgelenip, toplanan verilerin yapıya ait dijital ikizin oluşturulması aşamasında kullanılması gerektiği belirtildi. Bu dijital ikizin bir bulut hesabında tutulması ve yapının ömrü boyunca yapılacak değişiklikler veya gözlemlerin buraya eklenmesi gerektiği bildirildi. Yine sahada yapılan gözlemlerde, zemin etkisinin özellikle binaların Deprem sırasındaki performansları üzerinde oldukça yüksek olduğuna dikkat çekilerek, “Bu durum gerek yerleşim yerlerinin seçilmesi gerekse de yapı temellerinin tasarımı sırasında ayrıntılı zemin etüdü yapılması ve zemin etkilerinin (örneğin olası sıvılaşabilir tabakaların) mutlaka göz önüne alınması gerekliliğini bir kez daha açık bir şekilde göstermiştir” denildi.
Ayrıca 4708 sayılı Yapı Denetim Kanunu gereği, denetim firmalarının şantiye şefinin sahada hazır olarak bulunmadığı durumda kesinlikle beton dökümüne izin vermemesi gerektiği vurgulanarak, şu ifadelere yer verildi: “Betonun işlenişinin kolaylaştırılması amacıyla usta veya işçilerin betona su katmalarına izin verilmemelidir. İlgili kanunda bunun gibi önleyici cezai yaptırımlar getirilmelidir. Binanın sondaj ve temel kazıları aşamasında yürütülen her çalışma kontrol edilmeli ve kayıt altına alınmalıdır. Yapı denetim sisteminden sonra bina teslimi aşamasında binanın rastgele bir katından, rastgele bir taşıyıcı elemanından donatı sıyırması yapılıp gerekli detaylandırmanın yapılıp yapılmadığı kontrol edilmelidir. Eğer şartnamelerle çelişen bir konu varsa; bu konunun giderilmesi için cezai yaptırım uygulanmalı ve belirtilen sürede bu eksiklik giderilemiyorsa binanın ruhsatı iptal edilip yıkımına dair karar verilmelidir. Eksiklik bulunan binada görevli yapı denetim sorumlusu, mühendisler ve müteahhit hakkında cezai işlem uygulanmalıdır. Müteahhitlik müessesi artık bir meslek olarak ilan edilmeli ve ancak belli eğitimleri tamamlamış veya diplomalara sahip kişiler tarafından icra edilmelidir.”