Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı Mithat Yenigün, Dünya Gazetesi’nin ‘Gündem Özel’ programının konuğu oldu.
1- Türk müteahhitleri, Libya ile başladıkları dışa açılma yolculuğunda önemli başarılar elde etti. ENR’ listesinde dünyadaki 250 briket arasında Türkiye’yi ikinci sıraya yerleştirdi. Önümüzdeki dönemde bu tempo devam edebilir mi? Önündeki engeller ve rantlar neler?
‘Dünya devler ligi’nde Çin’in ardından ikinciliğimizi her geçen gün zorlaşan rekabet şartlarına ve yaşanan ekonomik sıkıntılara rağmen koruyoruz. Ülkemiz uluslararası inşaat pazarında geçen yıl yaşanan yüzde 2.9’luk daralmaya rağmen bu listede 39’u TMB üyesi olan 44 firma ile yine dünya ikinciliğini korudu. Müteahhitlerimiz 21.6 milyar dolar tutarında proje geliri ile küresel pazardaki yüzde 4.6’lık payını da muhafaza etti. Müteahhitlerimizin çoğunluğu listede daha yukarı çıkmayı başardı, proje gelirlerine göre ilk 100’e giren firmalarımızın sayısı yükseldi ve bir firmamız da proje gelirine göre ilk 30 uluslararası müteahhit arasında yer aldı. Tüm bu başarılar, sektörümüzün küresel rekabet gücündeki artışa işaret ediyor. Bununla birlikte, dünya ekonomisinde büyümeye dönük endişeler, korumacı politikalar, emtia fiyatlarındaki dalgalanma ve politik riskler sektörü bir süredir olumsuz etkiliyor. Sektör son olarak da COVID-19 salgını ve petrolde yaşanan fiyat savaşının kuşatması altında kaldı. TMB, 120 üyesi ile ülkemizin yurt dışında üstlendiği proje portföyünün yüzde 90’ın temsil ediyor. Müteahhitlerimiz yurtdışına açıldığı günden bu yana 127 ülkede üstlendikleri proje sayısı 10 bini ve bu projelerin tutarı da 410 milyar doları aştı. Bu yıl yurtdışında 20 milyar dolarlık yeni proje hedeflerken, salgın nedeniyle yılın ilk 10 ayı itibarıyla 9.5 milyar dolarlık proje büyüklüğü ile bu rakamın gerisindeyiz. Hedefe ulaşmamız mümkün gözükmüyor, TMB olarak, tüm belirsizliklere rağmen krizin etkilerini yenilikler ortaya koyarak aşmaya çalışıyoruz. Yurtdışında yıllık yeni proje tutarında tekrar 20 milyar dolar seviyesinin yakalanması ve küresel devler liginde sahip olduğumuz yerin korunması amacıyla çalışmayı sürdürüyoruz. Dünya ekonomisinde 2021 yılında büyümeye dönüş beklentileri olduğunu izliyoruz. Bu çerçevede inşaat sektörünün kritik bir rol üstleneceğini tahmin ediyoruz.
Afrika’da oldukça faaliz
2- Son yıllarda üyeniz olan şirketlerin Sahra Altı Afrika’ya odaklandığı dikkati çekiyor. O bölgede fırsatlar ve engeller neler?
Müteahhitlerimiz, proje portföyümüzün yaklaşık yüzde 20’sini teşkil eden ve sektörümüz için gün geçtikçe daha büyük önem taşıyan Afrika ülkelerinde oldukça faal. Firmalarımız son dönemde Sahra Altı Afrika’daki potansiyel pazarlarda faaliyetlerini artırma peşinde. Normalleşme süreci ile birlikte bölgede ülkelerin gündeminde yer alacak kalkınma hamleleri ve altyapı ihtiyaçları çerçevesinde de tüm dünyanın gözü Sahra Altı ülkelerine çevrilmiş durumda. Müteahhitlerimiz riskli bölgelerde uygun maliyetle ve kaliteli iş yapıyor olmasıyla rakiplerine göre çeşitli avantajlara sahip. Firmalarımızın önümüzdeki dönemde Sahra Altı Afrika ülkelerinde kalkınma planları çerçevesinde hayata geçirilecek projelerden, uluslararası kuruluşlardan mali destek sağlanmasıyla önemli ölçüde pay alabileceğine inanıyoruz.
3- Sahra Altı Afrika’da elinizin güçlenmesi için kamuya düşen görevler var mı?
Yurtdışında en büyük ihtiyaç finansman temini. Rekabetin arttığı mevcut koşullarda bu konu daha fazla önem kazandı. Bu doğrultuda, Türk Eximbank ile yakan işbirliği içinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Sektöre yönelik yeni enstrümanların hızla uygulamaya konulmasını hedefliyoruz. Eximbank’ın Risk Sigortası, Kefalet Bonosu gibi programlarının bir an önce uygulamaya konulmasını ve Yurtdışı Teminat Mektubu programının yaygınlaştırılması bekliyoruz. Ayrıca, çeşitli uluslararası kurum ve kuruluşlarla da finansman imkanları üzerinde çalışıyoruz. Son dönemde Afrika Kalkınma Bankası ve Asya Kalkınma Bankası’nın da aralarında yer aldığı çok taraflı kalkınma bankaları ve ihracat kredi kuruluşları ile yoğun mesai yapıyoruz, Son olarak, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası ile finansman olanaklarını ele aldık. Üçüncü ülke işbirliği kapsamında finansman, know-how, girişimcilik ve deneyimi içerecek güç birliği arayışı çerçevesinde Japonya ile de özellikle geçen yıl çok yoğun çalıştık. Söz konusu adımlarımızın kısa sürede firmalarımız için somut projelere dönüşmesini hedefliyoruz.
Devletimizin yurtdışı teşkilat gücü bizim için büyük önem taşıyor. Yeni pazarlara girişimiz ve kalıcı olmamız ile geleneksel pazarlardaki sorunlarımızın çözümü için Büyükelçilerimiz ve Ticaret Müşavirlerimizle sağlıklı ekip çalışması hayati ihtiyaç…
Ortadoğu’da 3 milyar dolarlık iş kaybı yaşadık
4- Ortadoğu ve Körfez Ülkeleri Türk müteahhitler için önemli iş alanları arasındaydı. Son dönemlerdeki siyasi gerginlikler sektörünüze nasıl yansıyor? Yeni iş alabilme şansınız var mı? Bölge ülkeleri işleri siyasetten ayırabiliyor mu?
Geçmişten gelen yakın ilişkiler ve bölgedeki güçlü ekonomik faaliyetlerimiz çerçevesinde Suudi Arabistan sektörümüz için önemli bir ülke… Ortadoğu bölgesinde firmalarımızca bugüne kadar 1077 milyar dolarlık proje üstlenilirken, Suudi Arabistan yüzde 22.2 ile yüzde 25.3’lük paya sahip Irak’tan sonra sektörümüzün bölgede en fazla faaliyet gösterdiği ikinci pazar. Firmalarımız Suudi Arabistan’da bugüne kadar toplam 23.9 milyar dolarlık proje üstlendi. Bu tutar yurtdışı müteahhitlik hizmetlerimizin yüzde 6’sıni oluşturuyor.
Müteahhitlerimiz bölgede Türkiye aleyhine oluşturulan algı neticesinde geçen yıl en az 3 milyar dolarlık iş kaybı yaşadı. Özellikle Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’de bu süreci izliyoruz. Devam eden projelere de bu durumun yansımaları oluyor. 2016-2018 yıllarında en fazla iş üstlenilen ülkeler listesinin ikinci sırasında yer alan Suudi Arabistan’ın listelerimizde alt sıralara indiği görülüyor. Ülkede işveren idarelerin ihalelere davet etmeme, gümrük işlemlerinin mevzuatta yeri olmayan çift teftişle yavaşlatılması ve zorlaştırılması, blok vizeler bulunmasına karşın kalıcı personele engel olunması, Türk personel için çalışma vizesi alınamaması ve hakedişlerin zamanında ödenmemesi gibi pek çok geçici olmasını dilediğimiz uygulamaları bulunuyor. Biz yapıcı yaklaşımla bu sıkıntılı sürecin aşılması için çaba gösteriyoruz.
Rusya, lider pazar konumuna döndü
5- Rusya, Türk müteahhitlerinin önemli iş alanlarının başında geliyor. İşler uçak krizi öncesine döndü mü? Ülkedeki projelere eskisi kadar Türkiye’den inşaat malzemesi gidiyor mu?
Rusya, yurtdışı müteahhitlik hizmetlerimizin lider pazarı olmayı sürdürüyor. İlişkilerimiz, Kasım 2015’te yaşanan talihsiz uçak kazasıyla sıkıntılı bir döneme girse de sorunun aşılmasıyla 2018 yılında Rusya, sektör için yeniden lider pazar konumuna döndü. Ülkede üstlenilen yeni iş tutarları 2018 yılında 4.5 milyar dolar ve 2019’da da 5.8 milyar dolar oldu.
Rusya, inşaat malzemeleri talebi nedeniyle ülkemiz ihracatı açısından da kritik önem taşıyan bir pazar. Ancak salgın önlemlerinin sektörün bu pazardaki faaliyetlerini de etkilemesi kaçınılmaz. Müteahhitlerimizin Rusya’da üstlendiği proje tutarı bu yıl ilk 10 ayda 2.7 milyar dolar oldu. İnşaat malzemeleri ihracatında da salgın nedeniyle yılın ilk 8 ayında yüzde 7.6’lık düşüş yaşandığı açıklandı. Ancak son dönemde malzeme ihracatında bir toparlanmadan bahsediliyor. Bu arada firmalarımız Rusya’da sadece müteahhit değil aynı zamanda yatırımcı olarak da faaliyet gösteriyor. Ülkedeki büyük ölçekli birçok üstyapı projesinde Türk firmalarının yatırımları dikkat çekiyor.
İmar değişikliği ‘kişiye özel olmasın, afta çürük ayıklansın
6- İmar affeder, deprem affetmez. İmar afları sürmeli mi?
Şehirleşme politikamızda kamu ihale mevzuatı ve yapı denetimlerindeki sorunların yanı sıra imar affı gibi uygulamalardan kaynaklı sorunlar da bulunuyor… İmar değişikliği uygulamaları, kamu vicdanını zedeleyen -kişilere özel değerlendirmelerden arındırılmalı. İmar affı başvuruları proje görülmeden internetten yapılabiliyor. İmar affında çürük binaların olmamasına azami dikkat edilmeli. Bu kararların temelde vicdan unsuruyla ele alınması son derece mühim… Ülkemiz İçin öncelikli olan deprem riskini ve yarının ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmalıyız.
7- Depreme hazır olabilme yolunda kentsel dönüşümde sizce nasıl bir strateji izlenmeli? Bugüne kadarki kentsel dönüşüm çalışmalarında aksayan taraflar neler?
İhtiyacımız olan yaşanabilir şehirler hedefine dönük olarak, bina bazlı ve rant odaklı değil; bütünsel, ada bazlı modeller oluşturulmasına yönelik deprem odaklı kentsel dönüşüm. Belediye ve ilgili bakanlıklarca, şehirlerde zemini zayıf olan ve zemin sıvılaşması riski bulunan bölgelerin mikro ölçekte detaylı tespiti ve bunların kamuoyu ile şeffaf bir şekilde paylaşılması farkındalığın artırılması yönünde ciddi fayda sağlar.
Dışarıda yıllık rekor 31 milyar dolardı
8- Yurtdışında iş almada ulaşılan yıllık rekor ne idi? Şimdi o düzeyin neresindesiniz? Geleceğe dönük izlediğiniz yol haritası nasıl?
Müteahhitlerimizin, 2012-2013 döneminde yurtdışında üstlendiği yeni iş tutarı ortalama 31 milyar dolar ile rekor düzeyi gördü. Sonraki yıllarda ise büyük ölçüde sektörün ana pazarlarındaki jeopolitik sorunlar ve düşen enerji fiyatları kaynaklı-yurtdışında üstlenilen işler azaldı. Son iki yılda yeniden 19-21 milyar dolar aralığında yıllık yeni proje üstlendik. Ancak salgın etkisiyle bu yılın ilk 10 ayında bu tutar 9.5 milyar dolar oldu. Pandemi sonrası hedefimiz yeniden 20 milyar doları yakalamak. Finansman temini konusunda güçlenirsek bu seviyeyi aşabiliriz de… Salgın sonrası için özellikle Sahra Altı Afrika ülkelerindeki fırsatları, Endonezya ile ABD ve Kanada gibi büyük pazarları yakından takip ediyoruz.
Son dönemde düşen petrol fiyatlarının projelere olumsuz etkisi de pazar çeşitlendirmesi ihtiyacını artırıyor. Afrika’da da firmalarımız girişimcilik ruhları, çalışma azimleri, uygun fiyatla, zamanında, kaliteli iş üretme deneyimleri ile tercih ediliyor. Rakiplerimiz de finansman ihtiyacı bulunan, gelişme yolundaki ülkelerde bu konuda fark yaratarak önümüze geçebiliyor. Bu ortamda finansman ihtiyacımız artarak sürüyor.
Bu arada Afrika, Körfez ülkeleri gibi bölgelerde iletişim faaliyetleri, örneğin yüz yüze görüşmek çok önemli. Umuyoruz ki salgının kontrol altına alınması ve önlemlerin geride bırakılmasıyla bu pazarlarda etkinliğimizi artırırız. Orta Doğu ve Avrasya’da geleneksel pazarlarımızdaki gelişmeleri de yakından izliyor, sorunların çözümüne yönelik diplomatik adımlara destek veriyoruz. Politik ve ekonomik gelişmelerin birbirinden çok etkilendiğini görüyoruz. Bu kapsamda zor koşullarda atılacak dengeli ve hassas adımların önemine işaret ediyoruz.
Denge sağlayacak strateji gerekiyor
9- Finans sektörü ile konut sektörünün işbirliği nasıl olmalı?
Yaz döneminde ekonomideki düşük faiz ortamında uygulamaya konulan uygun koşullu konut kredisi kampanyalarının etkisi, satış rakamlarında net biçimde görüldü. Başta ipotekli satışlarda yaşanan bu gelişme konut alanında faaliyet gösteren firmalara bir nebze nefes aldırdı. Eylül ayında faiz avantajı bitti, sektörde yatırımcılar için “psikolojik sınır” olarak ifade edilen aylık yüzde 1’in üzerine çıktı. Konut satışları yeniden gerileme sürecine girdi. Gayrimenkul alım tercihleri finansal gelişmelerden çok etkileniyor. Bu konuda yatırım kararları genel ekonomik durum ve güven konusuyla da yakından ilgili. Ekonomide belirsizliklerin giderilmesi ihtiyacı ve kredi imkanlarının geliştirilmesi konuları öne çıkıyor. Yatırımcılar için de alternatif finansman yöntemlerine ihtiyaç olduğu ve sektörün ihtiyaç duyduğu yabancı fonların Türkiye’ye gelmesinin yolunun açılması gerektiği belirtiliyor. Konut alanında arz-talep dengesinin sürdürülmesini teminen bir strateji belirlenmesi ihtiyacı da sürüyor.
Dar gelirliler için ‘kiralık sosyal konut’a geçelim
10- Türkiye, sosyal konut üretimi alanında hangi adımları atabilir?
Öncelikle, demografik ve sosyokültürel yapıları dikkate alan konut modelleri üzerinde durulmalı, ferah yaşam alanları oluşturulmalı. Dar ve orta gelir grupları için hem gelir, hem sosyal özelliklere göre üretimi teşvik edilecek konut tipleri belirlenmeli. Her il için konut ihtiyaç tahmini yapılmalı; mevcut stok dikkate alınarak üretim planlanmalı. Ayrıca sosyal hedefi iyi tanımlanmış. finansman modeli çözülmüş konut politikaları ve stratejiler belirlenmeli. Maliyetleri önemli ölçüde etkileyen arsa fiyatının düşük olduğu kent çeperlerinin üretim aşamasında tercih edildiği dikkate alınarak; konut projelerinin geliştirilmesinde mevcut yerleşim alanları ile bütünleşik, her türlü kentsel hizmete, olanağa ulaşılabilir olma olanakları sağlanmalı. Aksi halde deneyimler, izole bölgelerde kent yaşamından kopuk bir şekilde yapılan bu konutların bazı sosyo ekonomik sıkıntılara yol açabileceğini ortaya koyuyor. İhtiyaç sahibi kesimlerin konut ihtiyacının karşılanabilmesi amacıyla birikime dayalı, devlet katkısı ile desteklenen ve birikimleri enflasyona karşı koruyan önlemleri de içeren finansman modelleri hayata geçirilmeli. Dar gelir grupları için birçok ülkede kiralık sosyal konut veya kira yardımı politikaları uygulanıyor. Dar gelirliye kiralık sosyal konut ülkemizde de değerlendirilebilir.
200’den fazla alt sektöre talep oluşturuyoruz
11- İnşaat sektörü bu yeni dönemde yeni bir atılım yapabilir mi?
İstihdam gücü ve 200’den fazla alt sektöre talep oluşturmasıyla inşaat sektörü, ekonominin “lokomotifi” olarak anılıyor. Yurtdışı faaliyetlerle de sektör ekonomiye önemli bir döviz girdisi sağlıyor. Ekonomik krizlerde daralmanın ilk görüldüğü sektörlerden olduğu gibi, toparlanmada da başı çekiyor. Mevcut şartlarda pandeminin yarattığı belirsizlik öngörüleri zora sokuyor. Öngörüde bulunmakta zorluk çeksem de 2021 yılının 2020’den çok daha iyi geçeceğini umut ediyorum. Yurt içinde 2019 yılından miras sorunlar salgının etkileriyle birleşerek sektör açısından olumsuz bir tablo ortaya koydu. Bununla birlikte, ülkemiz ekonomi politikalarında son günlerde yaşanan gelişmeler sevindirici oldu. Piyasalarla barışık ve yatırımcıya yönelik olumlu adımların devamının ekonomimiz ve sektörümüzde öngörülebilirliği artırması mümkün olacak. Pandemi ortamı büyük zorluklar getirse de çalışarak yurt içinde “ekonominin lokomotifi sektör”. yurtdışında “dünyayı inşa eden müteahhitler” olma mücadelemizi sürdürmeye kararlıyız.
450 bin müteahhit var: Yeterlilik sınıflaması şart
İstihdam gücü ve 200’den fazla alt sektöre talep oluşturmasıyla inşaat sektörü, ekonominin “lokomotifi” olarak anılıyor. Yurtdışı faaliyetlerle de sektör ekonomiye önemli bir döviz girdisi sağlıyor. Ekonomik krizlerde daralmanın ilk görüldüğü sektörlerden olduğu gibi, toparlanmada da başı çekiyor.
Mevcut şartlarda pandeminin yarattığı belirsizlik öngörüleri zora sokuyor. Öngörüde bulunmakta zorluk çeksem de 2021 yılının 2020’den çok daha iyi geçeceğini umut ediyorum. Yurt içinde 2019 yılından miras sorunlar salgının etkileriyle birleşerek sektör açısından olumsuz bir tablo ortaya koydu. Bununla birlikte, ülkemiz ekonomi politikalarında son günlerde yaşanan gelişmeler sevindirici oldu. Piyasalarla barışık ve yatırımcıya yönelik olumlu adımların devamının ekonomimiz ve sektörümüzde öngörülebilirliği artırması mümkün olacak. Pandemi ortamı büyük zorluklar getirse de çalışarak yurtiçinde “ekonominin lokomotifi sektör” yurtdışında “dünyayı inşa eden müteahhitler” olma mücadelemizi sürdürmeye kararlıyız.