Uluslararası denetim, vergi ve danışmanlık firması Klynveld Peat Marwick Goerdeler (KPMG), ‘2030 Yılında İnşaat Sektörü’ başlıklı raporunu yayımladı.
Birçok sektörde olduğu gibi inşaat sektörü de son yıllarda küresel çapta yaşanan sorunlardan payına düşeni alarak dramatik bir süreçten geçiyor. COVID-19, tedarik zincirlerindeki kesintiler, devam eden malzeme kıtlığı, yükselen enflasyon, Ukrayna’daki savaş ve yetenek açıkları bunlardan sadece bazıları. Tüm bu gelişmeler ayrıca sektördeki düşük verimlilik, yeni mezunları kendine çekememe, inişli çıkışlı ekonomik döngüler, düşük müteahhit marjları ve yükleniciler için maliyetlerin net bir şekilde öngörülememesi gibi uzun süredir devam eden zorluklar bir araya gelerek belirsizlikleri artırıyor. KPMG’nin yayımladığı “2030 Yılında İnşaat Sektörü” raporu bu belirsizlik döneminde sektördeki oyunculara yol göstererek, 2030 yılında inşaat dünyasını nasıl bir geleceğin beklediğini ortaya koyuyor.
Raporla ilgili açıklamada bulunan KPMG Türkiye İnşaat Sektör Lideri Engin Ölmez, “Bu çalışmamız, 2030 yılındaki inşaat dünyasına bakmayı, gözleri geleceğe çevirmeyi ve ardından günümüzde kaydedilen ilerlemeyi yansıtmayı amaçlıyor. Geleceğe bakmak her zaman ilgi çekicidir. Bu bakış açısı aynı zamanda sektörü ileriye taşımak ve sahip olduğu gerçek potansiyeli ortaya çıkarmak için gerekli adımları atmaya yardımcı olacak işaretler ve ilham kaynağı da sağlayabilir. 2030 yılında modernleşmiş, inovasyonu kucaklamış ve diğer küresel endüstrilerden dersler çıkarmış, teknolojilerden ve yeni çalışma yöntemlerinden yararlanarak büyük adımlar atmış bir sektör göreceğimizi tahmin ediyoruz. İnşaat şirketlerinin, sağlıklı marjlar elde ederek ve yüksek riskli veya yüksek karbonlu projelere ‘hayır’ diyebilme cesareti göstererek finansal açıdan çok daha iyi duruma geleceğini öngörüyoruz. Ayrıca sektörün, çığır açan teknolojileri de kucaklayarak, bu teknolojileri inşaat ekosistemine dahil edeceği bir süreçten de başarıyla geçeceğini düşünüyoruz.” dedi.
KPMG’nin raporuna göre sektörün şu ana trendler çerçevesinde kapsamlı bir dönüşümden geçmesi bekleniyor:
Üretkenlik rekor seviyede artacak
2030 yılına gelindiğinde zamanında tamamlanan, bütçeye uygun ve yüksek kaliteli projelerde üretkenlik rekor seviyede artmış olacak. Veri paylaşımının, ortak veri standartlarının ve birlikte çalışabilirliğin yaygınlaşması ile değer zinciri boyunca geniş çaplı bir şeffaflık ortaya çıkacak. Bu şeffaflık proje yöneticilerine sorunları hızlı bir şekilde tespit edip çözmelerine ve böylece gecikmelerin ve maliyet artışlarının en aza indirilmesine yardımcı olacak. İster bir ölçüm hatası ister sızıntı yapan bir boru veya hayati önem taşıyan bir altyapıda hasar olsun, sorunların erken çözümü mümkün olacak bu da projelerin kesintisiz bir şekilde devam etmesini sağlayacak. IoT, yapay zeka, makine öğrenimi, otomasyon ve analitik kullanımı sayesinde karar verme süreci büyük ölçüde gelişecek ve sensörler daha önce görülmeyen sorunları tespit edebilecek.
İnovasyonun sınırlarını zorlayacak
Gelecekte inşaat sektörü, inovasyonu kollarını açarak kucaklayacak. Şirketler, ana işletmeden ayrı inovasyon laboratuvarları veya merkezleri aracılığıyla startup zihniyetini benimseyecek. Bazı oyuncular sektör içinden ve dışından startup’ları satın alacak ve inşaat ekosistemindeki diğer öncü oyuncularla ortaklık kuracak. Sektör veri alanında uzmanlık kazanacak, inşaat şirketleri “somut yapılar inşa eden veri şirketleri” olarak konumlanacak. Bu ilerlemelere; veri bilimi, yapay zekâ ve teknoloji şirketleri gibi geleneksel olmayan kaynaklardan gelecek yeteneklerin yanı sıra sektör içerisinde inovasyonun cezbettiği çalışanların katkıları ile gerçekleşecek.
Güvenilir ve esnek tedarik zincirleri kurulacak
2030 yılında sektör; risk ve karın tedarik zinciri boyunca paylaşıldığı uzun vadeli ortaklıklara geçtiğinden, tedarikçiler stratejik inovasyonun ortakları olarak görülecek. Sonuç olarak, tedarik zincirleri çok daha şeffaf olacak, bu da sorunları tespit etmeyi ve ESG raporlaması yapmayı kolaylaştıracak. Sektör ayrıca nakliye maliyetlerini düşüren, karbon ayak izini azaltan ve jeopolitik olayların neden olduğu kaynak yetersizliğini ve iklim değişikliğinin neden olduğu kesinti risklerine karşı koruma sağlayan yerel kaynakların kullanımına daha fazla yönelecek.
Kariyer için cazip bir sektör olacak
Büyük bir dönüşümden geçecek olan inşaat sektörü, çalışanlara heyecan verici kariyer imkanları sunan, yeni mezunlar için tercih edilen bir sektör haline gelecek. Geleneksel olarak sahada yapılan işlerin çoğu fabrikalara ve tasarım ofislerine taşınacak; esnek ve uygun şartlarda uzaktan çalışma daha yaygın hale gelecek ve iş-yaşam dengesi öne çıkacak. Sektörde çeşitlilik engeli aşılacak, çok daha fazla kadın ve farklı eğitim, meslek geçmişlerine sahip yetenekler sektöre akın edecek.
ESG raporlamaları benimsenecek
İnşaat sektörü, yenilenebilir enerji tesisleri ve yaşam boyu düşük karbon ayak izine ve düşük su kullanımına sahip enerji tasarruflu binalar da dahil olmak üzere yeni nesil sürdürülebilir altyapı üzerine projelerini inşa edecek. Projelerden etkilenenlerle istişareler erkenden yapılacak ve projenin yaşam döngüsü boyunca ve sonrasında da bu istişareler devam edecek. Sektörün inşa edeceği binalar ve altyapılar; yükselen deniz seviyeleri, seller, kuraklıklar, sıcak hava dalgaları ve orman yangınları gibi iklim değişikliğinin etkilerine karşı çok daha dirençli hale gelecek. İnşaat işletmeleri etik bir duruşa sahip olacak ve yüksek standartlarda ESG (çevresel, sosyal, yönetişim) raporlamaları yapacak.
Kaynak: RHA Ajans