SHURA Direktörü Alkım Bağ Güllü, “Türkiye’de sadece elektrik sektörünün karbonsuzlaşması için yıllık 15 milyar dolarlık bir yatırıma ihtiyaç var.’’ dedi.
Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD), ‘İklim ve Ekonomi Konferansı’ kapsamında ekonomi basını ve iklim uzmanlarını Sapanca’da düzenlediği etkinlikle bir araya getirdi. 16-17 Aralık tarihlerinde Sakarya’da gerçekleştirilen etkinlikle, küresel ısınma sonucu yaşanan iklim değişikliği tüm etkileriyle masaya yatırılırken, yeşil dönüşüm, yenilenebilir enerji, dönüşümün dünya ve Türkiye ekonomisine etkileri tüm detaylarıyla ele alındı.
İklim ve enerji konularının alanında uzman isimlerce ele alındığı konferansa katkı sağlayanlar arasında Columbia Global Centers İstanbul, Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye), SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi, Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFİA), KONDA Araştırma ve Danışmanlık, Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (IPM), Solar3GW ile ATENA İletişim yer aldı.
Yüksek katma değerli üretime geçilmeli
Etkinliğin açılış konuşmasını gerçekleştiren EGD Başkanı Recep Erçin, “İklim değişikliği her yönüyle güncel meselelerimizden biri. 2 gün boyunca gerçekleşecek panellerde, tüm dünyanın gündeminde yer alan iklim değişikliği konusunu detaylarıyla konuşacağız. İklim krizi meselesi, kalkınma politikaları belirlenirken göz ardı edilemez. Biz ekonomi gazetecileri de iktisadi gelişmeleri bu çerçeveden bakarak haberleştirmeliyiz. İçinde bulunduğumuz yeşil dönüşüm sürecini ekonomiden bağımsız düşünemeyiz çünkü kalkınma ve büyüme iklim odaklı düşünülmesi gereken bir konu. Hatta ben üzerinde durulması gereken şeyin büyüme hedeflerinden ziyade, büyümemenin konuşulması olduğuna inanıyorum.
Bu kapsamda meslektaşlarımızın temel bilgilerden ve son gelişmelerden haberdar olması için konferansı düzenlemeye karar verdik” dedi. ‘Güneş ve Rüzgâr Bize Yeter mi?’ adlı panelde konuşan ve Türkiye’de sadece elektrik sektörünün karbonsuzlaşması için yıllık 15 milyar dolarlık bir yatırıma ihtiyaç olduğu bilgisini veren SHURA Direktörü Alkım Bağ Güllü, “Ancak merkezinde enerji ve dijital dönüşümün yer aldığı ‘yeşil yeni düzen’ diye de adlandırılan yeşil dönüşüm, bir taraftan yatırım ihtiyacını arttırırken diğer taraftan da yatırım kaynaklarını çeşitlendiriyor ve fazlalaştırıyor. 2030 yılına kadar Türkiye’de enerji sektörü için gereken finansman, dünyada bu dönemde oluşturulacak kaynakların yaklaşık 1000’de 5’ine tekabül ediyor. Türkiye’nin doğru politikalarla yeşil finansman stratejisi geliştirerek düşük karbon yoğunluklu ve yüksek katma değerli, yüksek teknolojili üretime geçmesi gerekiyor” diye konuştu.
Türkiye, en hızlı emisyon artıran ülke konumunda
‘İklim Krizi Neden Ekonomistlerin İşi?’ adlı panelde konuşan Prof. Dr. Erinç Yeldan da, ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) bulgularına göre ısı stresi nedeniyle 2030’da küresel gelir kaybının 2.5 trilyon dolara ulaşabileceğinin tahmin edildiği bilgisini vererek, “Türkiye, en hızlı karbon emisyonu artıran ülke konumunda yer alıyor. Bu hızla devam etmek, itibarsızlaştırır ve yalnızlaştırır.
İklim değişikliği ile mücadelede önemli 2 odağın dekorbonizasyon ve enerji verimliliği artırma olduğunu düşünüyorum. Kömürden çıkış için net sıfır emisyon hedefi olmazsa olmazdır. Bu süreçte acilen hayali kapitalizm modelleri üzerinden yapılan çalışmalardan vazgeçilmesi, karbonda gerçek fiyatlandırmanın sağlanması gerekiyor. Ayrıca stratejik sektörlerin desteklenmesi ve iklim değişikliği ile mücadelenin finansal spekülasyon ve rant alanına dönüştürülmesine engel olunmalıdır. Türkiye’nin hızlı bir şekilde fosil yakıtlara olan bağımlılığını azaltması gerekiyor” ifadelerinde bulundu.
Isınma sebebiyle deniz seviyesi 30 cm yükseldi
‘Nedenlerinden Sonuçlarına İklim Değişikliği’ adlı panelde konuşan Prof. Dr. Murat Türkeş de, “Biz şu anda aslında iklim değişikliğini değil, iklimsel değişkenlikler sonucu gerçekleşen şeylere tanıklık ediyoruz. Yaşanan bu değişimlerde en büyük pay insanda denilebilir. Özellikle de insan kaynaklı değişimlerin hızlanması, son 150 yılda ciddi bir gerileme yaşanmasına neden oluyor. Bu yaşananlar neticesinde buzulların çoğunun tümüyle ortadan kalktığını, erimeler sebebiyle de deniz seviyesinde ise 25-30 cm’lik bir yükselme yaşlandığını biliyoruz. Bu yükselme devam ederse, dünya sular altında kalacak” diye konuştu.
Türkiye’nin yüzde 73’ü endişe duyuyor
Türkiye İklim Değişikliği Konusunda Ne Düşünüyor’ adlı panelde konuşan KONDA Yönetim Kurulu Üyesi Bekir Ağırdır da iklim değişikliği konusunda farkındalığın yüksek olduğuna dikkat çekerek, “Araştırmalarımıza göre Türkiye’de iklim değişikliğinden endişe duyanların oranı yüzde 73. Fakat asıl sorun farkındalığı gayretle çözümlendirme meselesi. Teknolojik sıçrama her şeyi etkiledi. Bu da doğru haberi önümüze düşürmüyor ve herkesin başka bir korku hikâyesini anlatmasına ortam hazırlıyor. Türkiye’nin bu konuda ilerlemesi için başarı hikâyelerini çoğaltmasına, karamsarlığın dışına çıkarak yürümesine ihtiyaç var” önerisinde bulundu.
Rüzgâr enerjisi kapasitesi 837 gigavata çıktı
Türkiye’deki potansiyelin yüzde 90’ının kullanılmadığına dikkat çeken SHURA Direktörü Alkım Bağ Güllü ise “Enerji dönüşümü iklim kriziyle mücadelede büyük bir rol sahibi. Dönüşümün farklı unsurları olsa da en temel unsur rüzgâr ve güneş enerjisini de kapsayan yenilenebilir enerji kaynaklarında güçlü bir büyüme yaşıyoruz. 2000- 2022 döneminde karasal rüzgâr enerjisi kapasitesi dünyada 178 gigavattan 837 gigavata çıkarken, aynı dönemde güneş enerjisi, solar fotovoltaik tam 26 kat artarak 1000 gigavatın üzerine ulaştı. Gelecekte bu ivmelerde hızlanma bekleniyor” diye ekledi.
Kaynak: Dünya Gazetesi/Başak Nur Gökçam